6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Konsolide metin

İhtar kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren iki ay içinde ödeme yapılmazsa, Üst Kurulca ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayın lisansının iptaline karar verilir ve ödenmeyen kurum geliri genel hükümlere göre tahsil edilir. F) Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta doğrudan toplam yabancı sermaye payı, ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçemez. Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilir. Şirket ana sözleşmelerinde bu hususları sağlayan düzenlemeler açıkça belirtilir. İptali istenenfıkranın birinci cümlesine göre “Bu Kanun kapsamında verilen idari paracezaları, muhatabın yurt dışında bulunması hâlinde Kurum tarafından doğrudanmuhataba üçüncü fıkradaki usulle de bildirilebilir”. Maddesininatıf yapılan (3) numaralı fıkrasında kanun kapsamındaki faaliyetleri yurtiçinden ya da yurt dışından yürütenlere yönelik bildirimlerin nasıl yapılacağıhususu düzenlenmektedir. Buna göre “elektronik posta veya diğer iletişimaraçları ile bildirim yapılabilir”. Özellikle böyle bir Kanun hükmü sosyal ağ sağlayıcıları üzerindebir baskı kurarak içerik değerlendirmelerini etkileyebilecek ve sansüruygulamalarına sebebiyet verebilecektir. Bu halde ise Anayasa’nın 22.maddesinde yer alan “Haberleşme hürriyeti”nin, 26.

  • 2) Bu hizmetlerin yerine getirilmesi, hizmeti üstlenenler veya üçüncü şahıslar tarafından engellenemez.
  • Toplumsal ve iktisadi ilişkilerin birçoğunun dijital ortamlar üzerinden gerçekleşmesi ile birlikte sözkonusu ilişkilerden doğan yükümlülüklerin de bu doğrultuda yerine getirilmesi gerekmektedir.
  • Maddesiyle, CMK m.231 içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ile ilgili yapılması öngörülen düzenleme incelenecektir.

Bununlabirlikte yeni girişimlerle ve rekabet ile beslenen dijital ekosistem,maliyetleri kaldıramayacak olan yeni girişimlere tamamen kapanabilecek ve budurum monopol yaratılmasına sebebiyet verecektir. Açıklanan nedenlerle kural sosyal medya kullanıcılarınınAnayasanın 22. Maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğü, 26. Maddesindegüvence altına alınan ifade özgürlüğü, 27. Maddesinde güvence altına alınanbilim ve sanat özgürlüğü, 28. Maddesinde güvence altına alınan basınözgürlüğüne ölçüsüzce müdahale edilmesine imkân verdiğini göstermektedir veAnayasanın bu maddelerine aykırıdır. Bu haliyle düzenleme hem Anayasal ilkelere hem de uluslararasıinsan hakları standartlarına aykırıdır. Özel şirketlere temel haklara müdahaleyetkisi verilmesi, hatta bunun yasa ile zorunlu hale getirilmesi baştaAnayasanın 5. Maddesinde devlete yüklenen pozitif ödevin ihlali anlamınagelmektedir. 2012 yılının başlarında Avrupa Komisyonu’nun adalet, temelhaklar ve vatandaşlıktan sorumlu üyesi Viviane Reding tarafından yapılanaçıklama ile gündeme gelen unutulma hakkı, özel hayatın gizliliği ve kişiselverilerin korunması hususunda dikkat çeken “yeni” bir hak olarak tartışılmış vekişisel verilerin korunması kapsamında ele alınarak günümüzde çeşitli hukukimetinlerde kendisine yer bulmuştur. Bu alanda unutulma hakkı, kişisel verilerinsilinmesini talep hakkı ve listelenmeme hakkı özelindeki ayrımlara dikkatçekmek gerekmektedir. Maddeye ilişkin yapılan açıklamalardadeğinildiği gibi ne zaman içeriğin çıkarılmasına karar verileceği, ne zaman iseerişimin engelleneceği konusunda da herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.

Sosyal ağsağlayıcının aynı zamanda yer sağlayıcı olması da tanım gereği imkansızdır.Twitter, Facebook, Youtube, Instagram gibi platformların kendi alanlarındayayınladıkları duyurular ve bilgilendirmeler açısından içerik sağlayıcı olaraknitelenmesi mümkün olup, iptali istenen kural bu duyuru ve açıklamalar içinayrı sorumlulukları doğacağını düzenlemektedir. Maddesinde, özel teşebbüs özgürlüğü mutlak birhak olarak düzenlenmemiş olup maddenin ikinci fıkrasında, “Devlet, özelteşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” hükmüneyer verilmek suretiyle “millî ekonominin gerekleri” ve “sosyal amaçlar”la buözgürlüğe sınırlamalar getirilebilmesine imkân sağlanmıştır. Nitekim maddeningerekçesinde de “Devlet, kamu yararı olan hallerde ve milli ekonominingerekleri ve sosyal amaçlarla özel teşebbüs özgürlüğüne sınırlamalargetirebilir.” denilerek, “millî ekonominin gerekleri” ve “sosyal amaçlar”ınözel teşebbüs özgürlüğü yönünden birer sınırlama sebebi olduğu vurgulanmıştır. Yükümlülüğün zorlayıcı olması bakımından yaptırım olarak seçilenaraçlar, hedeflenen gayeyi gerçekleştirmeye elverişli, yani o aracın yardımıylagerçekleşmesinden korkulan tehlikenin yöneldiği hukuksal değer etkin birşekilde korunabiliyorsa, isabetli bir araç seçilmiş demektir. Ancak ölçülülükdeğerlendirmesi için bu yeterli değildir.

Altılı Masa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olarak adlandırdığı ve Başkanlık sisteminden ayrılmak suretiyle demokrasinin ve hukukun güçlendirileceğine dair ortak önerilerinin hayata geçebilmesi için yeni bir Anayasa yerine Anayasanın 175. Maddesi uyarınca yapılacak kapsamlı değişikliklerin yeterli olacağını düşünmektedir. 18 Haziran 2023 günü yapılması gereken, ancak 14 Mayıs 2023 tarihine çekilmesi gündemde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin deprem nedeniyle geri bırakılması mümkün değildir. Anayasa m.78; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilme yetkisini, sadece savaş haline bağlı tutmuştur ki, böyle bir durumda seçimin geri bırakılması için savaş halinin yanısıra, bu savaşın seçimlerin yapılmasını imkansız hale getirmesi gerekir. Bunun dışında yalnızca; en az 400 milletvekilinin oluru ile en geç 18 Haziran 2023 tarihine kadar yapılması gereken seçimlerin, ileride belirli bir tarihe bırakılması Anayasaya eklenecek geçici bir madde ile mümkün olabilir. Anayasaya eklenecek geçici bir maddenin halkoylamasına ihtiyaç duyulmadan yürürlüğe girebilmesinin yegane yolu, en az 400 milletvekilinin böyle bir kanun teklifine evet demesidir. Bilindiği üzere, 7440 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 12 Mart 2023 Tarihli ve Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Fıkrasıyla, kurumlar vergisi mükellefleri açısından ek vergisel yükümlülükler doğuran bazı unsurlar hüküm altına alınmıştır\. Jackpot oyunlarına gir, hayatını değiştirecek kazançlar elde et. paribahis\. Yazımızda, 7440 sayılı Kanunla ihdas edilen ve “ek vergi” niteliğinde hükümlerin Anayasaya uygunluğu değerlendirilecektir. İcra takibine konu bir çek, poliçe ve bono, yani bilinen adı ile kıymetli evrak niteliği taşıyan senetle ilgili olarak senedin, icra veya iflas takibinin yanında, ceza yargılamasına da konu edilmesinin gündeme geldiği hallerde, soruşturma aşamasında, gerek senetle ve gerekse de icra dosyası ile ilgili olarak Cumhuriyet savcısının ne yapabileceği veya nasıl hareket edebileceği soruları akla gelebilir.

(1) Yayın hizmetlerinde, genel veya tematik içerikli yayın yapılabilir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar yayın lisansı başvurusu sırasında yayınlarının türünü Üst Kurula yazılı olarak bildirir. Üst Kurul tarafından bu kuruluşlara verilecek yayın lisans belgesinde yayının türü açıkça belirtilir. (6) Medya hizmet sağlayıcılar, sinematografik eserleri hak sahibiyle anlaşılan süre dışında yayınlayamaz. (4) Medya hizmet sağlayıcılar, ticarî iletişim ile üçüncü şahıslar tarafından üretilenler de dâhil olmak üzere, yayınlanan tüm yayın hizmetlerinin içeriğinden ve sunumundan sorumludur. Anayasa Mahkemesininifade ve basın özgürlüklerine Kanun’un 9. Maddesine dayanan müdahalelereilişkin bireysel başvurular ile önüne getirilen olaylara ilişkin kararlarındageniş bir içtihadı bulunmaktadır (Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. vediğerleri, § 107). Anayasa Mahkemesi söz konusu içtihadında anılan maddeylegetirilen usule ilişkin tespitlerde bulunmuştur.

Elbette idare ve gözlem kurullarının, bu yönde verdiği kararların somut gerekçe içermesi gereklidir. Maddesi, idare ve gözlem kurulu kararlarının gerekçeli olma zorunluluğunu açıkça düzenlemiştir. Çıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili Maddi Ceza Hukuku ve İnfaz Hukukunu ilgilendiren düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bu düzenlemeler, hem cezalandırma ve hem de cezaların infazı yönünden “şahsilik” ve “öngörülebilirlik” ilkelerine aykırı uygulamalara sebep olmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun; 6/1-j hükmünde “örgüt mensubu suçlu” tanımına yer verildiği, 58/9 hükmünde örgüt mensubu suçlular hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin (yani 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.108’in) uygulanacağının düzenlendiği, 220. Maddesinde ise örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işleme, üyesi olmadığı örgüt adına suç işleme ve hiyerarşik yapısına dahil olmadığı suç örgütüne yardım etme kavramlarının kullanıldığı ve ceza sorumluluğunun belirlendiği görülmektedir. Buna karşılık; 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de, örgüt kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan mahkumiyet halinde koşullu salıverilmenin tatbiki düzenlenmektedir. Bu hükümde; örgüt üyeliğine yer verilmediği gibi, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan mahkumiyet ifadesinin kullanılması, TCK m.220’nin sistematiğine ve “şahsilik” ilkesine aykırı uygulamalara sebep olabilmektedir.